Beyzanur UĞUR 626 - P2
"Çünkü insan, birey olarak yalnız kendi kişisel hayatını değil, aynı zamanda, bilinçli veya bilinçsiz olarak, kendi çağının ve çağdaşlarının hayatlarını da yaşar..."
İnsanlar
genellikle hayatlarını sürekli bireysel olarak yaşadığı deneyimler veya
duygularla değerlendirirler ve kendilerini bağımsız bir birey olarak
görürler. Fakat Thomas Mann’ın bu sözü bu algının ne kadar eksik olduğunu
gösterir. İnsan toplumdakilerin ve içinde yaşadığı dönemin olaylarından
etkilenir. Bireyin duyguları düşünceleri hatta kurduğu hayalleri bile çağına
göre şekillenir.
İçinde doğmuş olduğumuz toplumun yapısı
bizimde hayatımızın yaşayış biçiminde bir etkidir. Bazen bu çağ bireylerin
hayatlarını özgürce yaşamalarını engelleyebilir. Çünkü insan çevredeki
etmenlerden etkilenerek kendi hayatını istediği biçimde yaşayamayabilir. Bunun
dengesini kurabilmek çok önemlidir. İçinde bulunduğumuz dönemi unutmamalı ama
tamamı ile de ona bağlı kalmamamız gerekir. Örneğin savaş dönemlerinde yaşayan
bir insanın iç dünyasıyla barış zamanlarında yaşayan birinin ruh hali aynı
olamaz çünkü çağ, bireyin duygularını belirler. İnsan yalnızca çağdan değil
çağdaşlarının hayatlarından da etkilenir. Aynı sokaklarda yürüdüğümüz, aynı
sohbetlerde bulunduğumuz, aynı kaygıları paylaştığımız insanlar biz farkında
olmasak da bizim hayatımızı da etkiler. Toplumsal beklentiler, moda olan fikirler,
yaygın korkular ve umutlar, bireyin kişisel hikayesine girer. Kendi kararımız
sandığımız pek çok şey, aslında çağdaşlarımızla kurduğumuz görünmez bağların
sonucudur.
Bunlara
rağmen insanın tamamen edilgen olduğu da
söylenemez. Ne kadar çağdan ve çağdaşlarından etkileniyor olsalar da bu
olayları sorgulama yetisine sahiplerdir. Belki de insan olmanın en önemli
unsurlarından biri de budur. Yani insan çağından uzaklaşamaz sadece onunla
sorgulayarak bilinçli bir iletişim kurup hayatını buna göre yaşar. İnsanı anlamak, yalnızca onun iç
dünyasına bakmakla değil, yaşadığı çağı anlamakla mümkündür. İnsan, çağının
içinden konuşur, çağının içinden düşünür ve yine çağının içinden geleceğe iz
bırakır.
Sonuç olarak bu cümle insanın yalnızca
“Ben” den ibaret olmadığını “Biz” in, yani çağın ve toplumun izlerini taşıyan bir
varlık olduğunu vurgular. İnsan kendi hayatını yaşarken aynı zamanda içinde
bulunduğu zamanın da tanığıdır. Bu yüzden bireysel hikayeler, aslında büyük bir
toplumsal ve tarihsel anlatıların küçük
ama anlamlı parçalarıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder