Emir ÇALIŞIR 776 - P2
Thomas Mann’ın Büyülü Dağ romanındaki bu cümleyi okuduğumda uzun uzun düşündüm. “İnsan yalnızca kendi hayatını değil, çağının hayatını da yaşar” fikri bana hem doğru hem de biraz tuhaf geldi. Çünkü biz genelde her şeyi kendimiz seçtiğimizi sanıyoruz. Oysa belki de sandığımız kadar bağımsız değiliz.
Günlük hayatta yaşadığımız birçok şeyin sadece bize ait olduğunu düşünürüz. Üzüntülerimiz, korkularımız, umutlarımız sanki tamamen kişiselmiş gibi gelir. Ama biraz durup bakınca, etrafımızdaki herkesin benzer şeyler yaşadığını fark ederiz. Aynı haberlerden etkileniyoruz, aynı olaylar karşısında benzer tepkiler veriyoruz. Bu da bana Mann’ın söylediği gibi, çağımızın hayatını da yaşadığımızı düşündürüyor.
Bence insan bunu çoğu zaman fark etmeden yapıyor. İçinde yaşadığı dönemin düşünceleri, değerleri ve korkuları insanın içine sızıyor. Mesela bazı zamanlar herkes daha kaygılı oluyor, bazı zamanlar ise daha umutlu. Bu duyguların hepsi tek tek bireylerden değil, biraz da zamanın ruhundan geliyor gibi. İnsan, bunun ne kadar farkında olursa olsun, bundan tamamen kaçamıyor.
Bu düşünce bana şunu da sorgulattı: Eğer çağımız bizi bu kadar etkiliyorsa, gerçekten kendimiz olabilir miyiz? Belki de insan olmak, tamamen özgür olmak değil; etkilendiğinin farkında olmak demektir. Çağının seni şekillendirdiğini bilmek, ona teslim olmakla aynı şey olmayabilir.
Sonuç olarak bu cümle bana şunu düşündürdü: İnsan tek başına yaşayan bir varlık değil. Hem kendi hikâyesini yazıyor hem de başkalarıyla, hatta zamanı ile ortak bir hikâyenin içinde yer alıyor. Belki de bu yüzden bazı duygular bize “tanıdık” gelir. Çünkü onları sadece biz değil, bizimle aynı çağda yaşayan herkes hissediyordur.
Emir ÇALIŞIR 776
Yorumlar
Yorum Gönder